Daisy - https://www.youtube.com/watch?v=C1bxIfeI72c
Sesler, sözler, kokular, dokular…
Hayatı canlı kılan her bir uyaran, her bir his beni aydınlatmak isteyen ışık demetleri misali doluyorlar içime. Çekinmiyorum, tüm bu şifasız teslimiyetten köşe bucak kaçan ruhum çareyi kendini bir kez olsun bırakabilmekte arıyor. Ardıma düşüp de beni kovalayan hislerime bu defa - çaresiz bir istekle - ben teslim oluyorum. Korkmuyor değilim, aksine, ölümüne korkarak bekliyorum bu derin sonsuzluğu.
Aldığım nefes işleniyor ciğerlerime tanıdık kokular eşliğinde, başkalaşan sesler dolduruyor kulaklarımı, iyileşiyor ruhum. Zarar görmeyeyim diye ördüğüm duvarlar devasa bir gürültüyle yıkılıyor, enkazı dokunmuyor bana, kül olup uçuyor sanki. Ruhuma acımasızca geçirdiğim prangalar parçalanıyor birer birer, onlar da karışıyor küllere. Zihin okyanusum son kez dalgalanıyor, son kez kopuyor o fırtına ve son kez bir rüzgar esiyor küllerim üzerinde.
Dört bir yana dağılıyorlar, dört bir yana dağılıyorum…
Ses soluk çıkmadan bir mayıs meltemiyle cüretkarca dans ederek süzülüyorlar gökte, yere iniyorlar. Hayatın tozlu sahnesine karışıyorlar birer birer.
Düştükçe değişiyorlar, düştükçe değişiyorum…
Toprağa düşüyor umudum, ekilen her bir tohumda biraz daha hayat buluyor. Hüznüm yağmur oluyor, ağlıyorum her bir damlanın gökten inişiyle. Hüznüm umuduma, yağmurum toprağıma karışıyor. Ruhum koku oluveriyor, her yağmurda burnunuza çalınıyorum. Tüm hislerim, inançlarım, yaşayışlarım ve yaşayamayışlarım hayat telaşesinin ardına düşen birer gölge oluyor. Fark edilmiyor ama tüm canlılığıyla var olma savaşını sürdürüyor…
Tek bir tohum oluyor anlatmak isteyip de anlatamadıklarım. Umuduma düşüp hüznümün can suyuyla ıslanıyor. Ufacık bir filiz oluyor önce. Çelimsiz, güçsüz, yardıma muhtaç… Daha sert vuruyor hüznümün yağmur damlaları, yegane umudu olan toprağa tutunuyor sıkı sıkıya. Bir gün batımı eşliğinde silkeleniyor üzerindeki topraktan, meydan okurcasına uzatıyor boynunu, cüretkarca güneşe geriyor taç yapraklarını. Tüm o eşsiz güzelliğiyle bir mayıs papatyası filizleniyor küllerimden. Kök salıyor, her bir kül zerresinin düştüğü yerde bir başkası filizleniyor.
Yeniden hayat buluyor küllerim, yeniden hayat buluyorum…
Acımıyorlar güzelliğime, umudumdan - toprağımdan - koparılıyorum. Kanatmaya kıyamadığımdan doğanın en acınası acımasızlığının zarafetiyle alıyorum intikamımı. Beni koparan ellere kokumu bırakıyorum…
Ben Matricaria…
Burnunuza çalınan o tanıdık kokuyum. Dağılacakken toparlanıp yeniden hayat bulan bir ruhun küllerinden ibaretim. Zaferi dört bir yana dağılıp kararmış kaldırım taşlarını bir nebze olsun güzelleştirme çabasında arayışın çiçeklenmesiyim…
Ruhum beni azletmişken ciğerimdeki ateşi hüznün yağmuruyla söndürmeyi başarıp umudumun toprağına tutunabilmiş bir kül zerresiyim…
Tüm o umudumla yeniden filizlenecek kadar cesur, beni kopartan elleri kanatamayacak kadar korkağım. Küllerimi bir meltemle savuracak kadar umutsuz ve bir kaldırım taşını güzelleştirmek isteyecek kadar umut doluyum. Hüznüm gözyaşı olup gökler döküyor belki ama koskocaman gülüşlere sığınacak kadar mutluyum hala. Her hayalime uzanacak kadar inatçı, vazgeçişlerde savrulacak kadar kararsızım. Hayatımın tüm dikenleri üzerinde ayaklarım kanayarak koşacak kadar güçlü olsam da kanayan her bir yaramı sararken ağlayacak kadar zayıfım. Bir çiçeğin bile dünyaya bir ışık katabileceğine inanacak kadar saf, doğanın en zarif intikamını alacak kadar acımasızım. Koparılmış bir papatya kadar çaresiz ve toprağa düşmüş bir tohum kadar inançlıyım. Her yağmura boyun eğecek kadar itaatkar, açan güneşe yapraklarımı gerecek kadar da cüretkarım. Bir müzisyen, ressam veya bir yazar kadar faniyim belki ama yegane umudum kulağınızdan silinmeyecek bir melodi, gözünün önünden gitmeyecek bir sanat eseri ve ruhunuzdaki yankısını hiç yitirmeyecek satırlar kadar ölümsüz olabilmek…
Ben Matricaria…
Sözcükler küllerim, cümleler gülüşüm, kağıt parçalarına işlediğim satırlar kokum, kalemim tükenmek nedir bilmez inancım. Ve ruhunuzda satırlarımın yankısını duyabilmek en büyük umudum…
Ben Matricaria…
Hayat bulduğum umut dolu topraklara, hüznümün yağmurlarına, koparılışlarımın kokusuna ve yeniden filizlenişlerime hoşgeldiniz…